Yazar "Gurdal, Gokhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe FELSEFİ ANTROPOLOJİ’NİN GEREKLİLİĞİ VE MAX SCHELER’İN FELSEFİ ANTROPOLOJİ’SİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ(2020) Gurdal, GokhanBu yazının amacı; Antropoloji adında bir bilim dalı varken neden FelsefiAntropolojiye gereksinim olduğunu ortaya koymak ve Felsefi Antropolojinin teoriktemellerini incelemektir. Buna ek olarak bir diğer amaç da Max Scheler’in FelsefiAntropoloji’sini kısaca anlatarak felsefi açıdan değerlendirmektir. 19. Yüzyılınbaşından başlayıp İkinci Dünya Savaşı’nın bitişiyle birlikte kendini güçlü birbiçimde hissettiren ‘insan nedir?’ problemine felsefenin verdiği bir yanıt olarakokunabilecek olan Felsefi Antropoloji disiplini, günümüz dünyasında da insanlığıniçerisine düştüğü bazı temel problemlere ışık tutabilecek niteliktedir. Yazınınsonunda, özellikle modern bilim üzerinden “insanın neliğine” dair kısa birbelirlemenin yapılması da uygun görüldü.Öğe INGMAR BERGMAN’IN VIRGIN SPRING FILMI VE ÜÇLEME’SINDE ”TANRI”, ”UMUTSUZLUK”, ”VAROLUŞ” VE ”KÖTÜLÜK” KAVRAMLARI(2024) Gurdal, GokhanBu çalışmada Ingmar Bergman’ın Üçleme’sini oluşturan Aynadaki Gibi, Kış Işığı ve Sessizlik filmlerine ek olarak Genç Kız Pınarı filmini Varoluşçu felsefe açısından incelemeye çalıştık. Bunu yaparken Varoluşçu felsefenin temel kavramlarından olan ”Tanrı”, ”Umutsuzluk”, ”Varoluş” ve ”Kötülük” kavramlarına odaklandık. Filmleri analiz ederken onların etkilendikleri Varoluşçu düşünceye ait kaynakları da göstermeye çalıştık. Bergman, Üçleme’yi belirli bir plan dâhilinde çekmeyi tasarlamış ve bu plana uygun biçimde sinemaya aktarmıştır. İlk film olan Aynadaki Gibi filmi, birbirinden farklı insanların hayatında Tanrı’nın ne anlama geldiğini sorgulamaya odaklanmıştır. İçinde sevgi olmayan her türlü Tanrı anlayışının aslında yanlış ve korkutucu olduğunu mesajını vermeyi amaçlar. Bu sebeple filmdeki sevgi yoksunluğu çeken karakterlerin Tanrı imgeleri rahatsız edici derecede korkutucudur. Ayrıca filmde sanata ve sanatçının varoluşa ilişkin görüşlerine eleştiriler mevcuttur. Sanatçının kendisini yaşamdan izole etmesi ve gerçek anlamda yaşam hakkında cahil olduğu eleştirisi bu eleştirilerin ilkidir. Bununla bağlantılı olarak ikinci eleştiri ise; Sonsuzluğun peşinde koştuğunu düşünen sanatçının aslında boş hayaller ve dünyevi şeyler peşinde olduğu olgusudur. Üçleme’nin ikinci filmi olan Kış Işığı’nda ise temel konu ”umutsuzluk”tur. Shaw’a göre filmde Kierkegaard’ın felsefesi, özellikle de Ölümcül Hastalık Umutsuzluk adlı eser üzerinden tanımlanan bir “ben’e sahip olmama/olamama umutsuzluğu” açık bir biçimde bulunabilir. Kierkegaard, eserinde üç türlü umutsuzluk tipini tanımlar ve çıkış yolunu göstermeye çalışır. Bu üç tür umutsuzluk: (1) Bir Ben’e Sahip Olmama Bilincinde Olmama Umutsuzluğu, (2) Kendi Olmayı İstememe Umutsuzluğu ve (3) Kendi Olmayı İsteme Umutsuzluğu’dur. Filmin başkarakterlerinin yaşadıkları umutsuzluk türleri Varoluşçu sinema açısından ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir.